Kedi ve Köpeklerde Çiğ Beslenme (RAW ve BARF)


İnsan sağlığı için beslenmenin önemi hakkında son yıllarda bilgi akışı hızlandıkça kanser, otoimmun hastalıklar, alerjiler, diyabet, osteoartrit gibi bir çok dejeneratif hastalığın sebebinin artık çevresel toksinler, paketli gıdalardaki katkı maddeleri, karbonhidrat ağırlıklı beslenme gibi modern yaşamla beraber gelen hastalıklar olduğunu öğrendik. Bu yüzden bir çoğumuz GDO’suz beslenme, glutensiz diyet, paketli gıdaları tüketmeme, ketojenik diyet, paleo, raw gibi çeşitli beslenme akımlarından haberdar oldu. Doğadaki hayatlarını terk edip bize bağımlı hale geldiklerinden beridir evcil kedi ve köpeklerimiz de bizimle beraber aynı yaşam şeklinden kaynaklı hastalıklarla mücadele ediyorlar.
Hem onların hem bizim doğayla en iç içe olduğumuz an beslendiğimiz andır. Vücudumuza doğadan bazı ürünler girer, bunlardan faydalı olanlarını vücutlarımız kullanır, zararlı olanları ise uzaklaştırmaya uğraşır. Evimizde bizimle aynı hayatı yaşayan kedi ve köpeklerimizin ise “tüm gerekli ihtiyaçlarının bir pakette hazır olduğu” beslenme tipine bir alternatif olarak onların hayatlarını iyileştirmek için besinleri ile ilgili yapabileceklerimizden daha iyisi var olabilir. Bunlardan bazıları onlara özel evde pişmiş mama hazırlamak, bazıları da çiğ beslenme yaklaşımlarını uygulamak olabilir. Ama asla evde insan yemeklerinin artıkları ile beslemek doğru bir seçenek olmayacaktır.


Çiğ Beslenme Modeli Nedir?


Çiğ beslenme (Raw Food) veya BARF (Biologically Appropriate Raw Food=Biyolojik Uygunlukta Çiğ Gıda) kedi ve köpeklerin evrimsel süreçlerindeki beslenme modellerini baz alarak formülize edilmiş bir beslenme modelidir. Evrimsel süreç derken kastettiğimiz şey ise kedi ve köpeklerin sadece geçmiş atalarının değil, kendilerinin de hala karnivor yani etobur olmalarıdır. Etobur hayvanlar doğada avladıkları hayvanların etleri, sakatatları ve diğer parçalarıyla beslenirler. Doğada gerektiği kadarını alıp gerisini bırakırlar. Doğada gezinirken ulaşabildikleri bazı sebzeleri tüketebilseler de tahıl ve tohumları parçalamaya uygun bir sindirim sistemleri yoktur. (Son yıllarda nişastayı parçalayabilmelerine yarayan enzimleri üretmelerini sağlayan genlere sahip olduklarına dair yayınlar da mevcuttur.) Çiğ beslenmeyi önerenlerin kuru ve yaş ticari mamaların içeriğindeki bağlayıcı ve yapıştırıcı maddelerin dişlerde tartar oluşumunu hızlandırdığı, su tüketiminin az oluşundan dolayı böbrek hastalıklarının daha sık görülmekte oluşu ve diyabet, obezite, bazı alerjiler ve bazı kanser türlerine daha yatkınlık yarattıkları gibi haklı çekinceleri mevcuttur. Bazı tahıl içermeyen mamaların da dilate kardiyomyopati dediğimiz kalp hastalıklarına yol açıyor olabileceğine dair yayınlar da mevcuttur. Etobur hayvanların doğadaki avları, %70’i sudan oluşan diğer canlılardır. Etobur olmaları gereken ve her öğününün %70 oranında su içermesi gereken evcil hayvanlarımız çoğunlukla evlerimizde uzun süreler boyunca saklayabilmemiz için özel olarak formülize edilmiş paketli gıdalar beslenmektedir.
Bunun yıllar içerisinde gelişen çeşitli sebepleri bulunmaktadır. Öncelikle kullanım kolaylığı, hazır kuru mamaların kolay bozulmaması, her öğünde evcil hayvanımızın ihtiyaç duyduğu besin bileşenlerini doğru hesaplayabilecek durumda olamayacağımız, vb gibi. İnsan beslenmesi için bile çoğu zaman en doğru protein, karbonhidrat ve yağ oranı hakkında uzmanlar birbirlerinden farklı açıklamalar yapıyorken, kedimiz veya köpeğimiz için uzmanlar tarafından formülize edilmiş, hijyenik koşullarda hazırlanmış, yıllarca çeşitli kedi ve köpek ırkları tarafından tüketilmiş ve sonuçları araştırılarak kapımıza kadar getirilmiş birçok mama seçeneği olması oldukça caziptir. Kuru veya yaş paketli ticari mamaların içeriklerinin özel olarak çalışılıp analizler sonucunda hazırlandığını biliyoruz. Ancak ısıl işlemler sonucunda paketteki bazı faydalı bileşenlerin evcil hayvanlarımız tarafından sindirilemediği için bazı ek bileşenler mamalara özel olarak ilave edilmektedir. Bu ilave ürünler ve mamaların uzun süreler boyunca muhafaza edilmesi için eklenen bazı koruyucu maddeler, evcil hayvanımıza uzun vadede toksin yükü oluşturuyor olabilir.
Ancak çiğ beslemenin riskleri de hiç az değildir. Bir çok veteriner hekimin bu görüşü savunmamasının en geçerli nedenleri çoğunlukla bunlardır.


Çiğ beslemenin riskleri


Besin yetersizlikleri
Aslında sadece çiğ beslenmede değil, pişirilerek de olsa kedi ve köpeğinize özel ev yapımı mama hazırladığınızda da karşınıza çıkabilecek risklerden biridir. Bazı besin maddelerini gereğinden fazla, bazılarını ise yetersiz veriyor olabilirsiniz ve uzun vadede bunlar ciddi sağlık riskleri oluşturur. Eğer köpeğinizin ve kedinizin mamasını ister çiğ olsun ister pişmiş olsun kendiniz evde hazırlamak istiyorsanız evcil hayvanınızın kilosuna, ırkına, hareketlilik durumuna, yaşına ve bireysel diğer faktörlere göre en doğru şekilde yapmak için çok uzun araştırmalar yapmanız ve buna uymak için alışverişlerinizi önceden planlamanız gerekecektir. Her gün tüm gereklilikleri aynı tabakta vermeniz gerekmeyebilir, ama birkaç günün toplamında evcil hayvanınızın aldığı besin değerlerinin ihtiyacıyla uyumlu olması şarttır. Üstelik her gün aynı mamayı vermeyerek bir çeşitlilik de sağlamış olursunuz ve evcil hayvanınızın damak zevki hakkında da daha fazla fikir sahibi olabilirsiniz.


Enfeksiyon riski
Hepimizin bildiği gibi gıda yoluyla alınabilen bir çok patojen mikroorganizma mevcuttur, bunlar pişirme ile ölmektedir. Bunlardan bazıları Salmonella, E.coli, Campylobacter, Listeria, Toksoplazma, Neospora ve Cryptosporidium gibi çok tehlikeli bakteri ve parazitlerdir. Bu beslenme modeline geçmeyi düşünüyorsanız uzun bir araştırma sonucunda etlerin doğru kaynaklardan alınması, hijyenik koşullarda doğru ölçüde parçalara ayrılması, et ve olmazsa olmaz sakatat oranlarının hayvanımızın ihtiyacına göre doğru hesaplanması, etin cinsine göre çeşitli sürelerde dondurulması ve hızlıca tüketilmesini sağlamanız gereklidir. Sağlıklı kedi ve köpeklerin sindirim sistemlerindeki yüksek asidite nedeniyle bu patojenlerden etkilenmemeleri mümkündür, ancak özellikle çok genç, çok yaşlı veya başka bir sağlık problemi bulunan evcil hayvanlar bazı ciddi sağlık problemleri yaşayabilirler. Üstelik hazırlama esnasında bu patojenlerden siz de etkilenebilirsiniz ve özellikle yemek yerlerken dağıtmayı sevenlerden iseler ekstra dikkatli olmanız gerekecektir. Hazır kuru veya yaş mamaların da uzun süre oda sıcaklığında bekletildiğinde aynı patojenleri barındırdıkları bilinmektedir. Sağlıklı olduğunu düşündüğünüz, kuru mama ile beslenen evcil hayvanlarımızın da dışkılarında bu patojenlerin saçılmakta olabileceği de akılda tutulmalıdır. Kuru mama bile verseniz kedi veya köpeğin maması 6 saatten fazla dışarda bekletilmemelidir.


Kemik tüketiminin riskleri
Bir çok veteriner hekim köpeklere kemik verilmesini önermemektedir. Bunun esas sebebi köpeklere kemik vermek için hassasiyetle uyulması gereken kuralların bulunmasıdır. Bunlardan herhangi birine dikkat edilmez ise ciddi sağlık problemleri ile karşılaşmak çok olasıdır. Bu konuyu başka bir yazıda sizlerle ayrıntılı olarak paylaşmaktan memnun olacağım.


Çiğ beslenmeye giriş
Çiğ beslenmenin risklerini, aşılması gereken birer engel olarak görüp hepsi için gerekli özeni göstermeye karar verdikten sonra çiğ beslenmeye bir geçiş süreci bulunmaktadır. Bu süreçten de önce hayvanınızın bir sağlık problemi olduğundan emin olmamız gereklidir. Bunun için veteriner kliniğinizde Check-up yaptırabilir ve hatta bu Check-up’ı yıllar içinde tekrar ederek beslenme modelinizin hayvanınızın sağlığını ne derecede etkilediğini veteriner hekiminizle beraber değerlendirme fırsatına sahip olabiirsiniz. Check-up’ın ardından evcil hayvanımızı çiğ beslenme modeline alıştırma süreci gelecektir. Alışma dönemi için köpekler ve kediler için ayrı ayrı yöntemler mevcuttur. Köpekler için 24 saat aç bırakma, seçici köpek ve kediler için ise evde pişmiş olarak mama hazırlayarak ve yavaş yavaş daha az pişirerek çiğ mamaya alışmasını sağlama gibi aşamalar mevcuttur. Bu süreçte mamanın pişirilmesi sırasında oluşan kayıplardan etkilenmemeleri için bazı vitamin ve aminoasitlerin gıdaya eklenmesi ve hayvanımızın sindirim sistemini hazırlamak için probiyotikler ilave edilmesi gereklidir. Evcil hayvanımızın sindirim sistemi yıllarca kuru mamayla beslenmişken birdenbire çiğ mamaya geçmek tehlikeli olabileceği gibi ara sıra çiğ ara sıra hazır ticari beslemek de sindirim sistemini zorlayan ve herhangi bir sağlık problemi oluştuğunda veteriner hekiminizin sebebini anlamasını, dolayısıyla da tedavisini oldukça zorlaştıran bir duruma sebep olur.


Kar zarar dengesi
Her iki beslenme modeli açısından da kanıtlar yetersiz olduğu için evcil hayvanımızın tüm içeriklere güvenli bir şekilde ulaştığından veya olması gerektiği ölçüde fayda gördüğünden hala tam anlamıyla emin olamıyoruz. Çünkü hayvan beslenme ve beslenme hastalıkları ile ilgili yapılan çalışmalar çok uzun yıllar boyunca çalışmaya katılan tüm diğer hayvanların diğer yaşam koşullarının tamamıyle eşit tutulmasını gerektirmektedir. İnsanlar için yapılan beslenme çalışmaları bile bu sebeple yetersiz kalmakta iken oldukça farklı tür ve ırk çeşitliliği bulunan hayvan sağlığı için bu standartları elde etmek oldukça güçtür. Çiğ beslenme modelini savunanlar bu yayın ve araştırmaların ticari mama üreticileri tarafından manipüle edildiğini iddia etse de karşı argümanı destekleyecek yayınlar da oldukça eksiktir. Bu sebeple tek bir diyet tipinin en ideali olduğunu söylemek insanlar için olduğu gibi hayvan sağlığında da mantığımıza dayandırılarak yorumlanmalıdır. Bu konuda en iyi karar mantık ve sağduyu çerçevesinde verilmelidir.


Veteriner Hekim Derya GÖRGÜN YALTI